İslâm Astrolojiyi Lânetler!
Hz. Adem –aleyhisselâmdan bu yana milyarlarca insan gelip geçti bu dünyadan. Kimisi Allah’a inanıp kurtuluşa erdi, kimiyse kendi yaktığı ateşe, helvadan yaptığı puta, Güneş’e veya yıldızlara tapma sapıklığına düşerek cehenneme yakıt oldu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir yağmurun ardından kıldırdığı namazdan sonra bu iki tür insan arasındaki farkı şu şekilde anlatıyor. “Kullarımdan bir kısmı bana mü’min, bir kısmı da kâfir olarak sabahladı. «Allah fazlı ve rahmetiyle bize yağmur yağdırdı» diyen bana mü’min, yıldızları da inkâr edici olarak sabahladı. Kim de: «Falanca falanca yıldız sayesinde bize yağmur yağdırıldı» dediyse o da bana kâfir, yıldıza mü’min olarak sabaha erdi» dedi!”
Günümüzde yıldıza tapınma olmasa da, gerçekleşen ya da gerçekleşecek olayların yıldızlara bağlanması oldukça yaygın hale geldi. İnsanlar, ben bir yalan uydurdum, baş ucuma kondurdum dercesine, “astroloji” denen ve bilimle yakından uzaktan hiçbir alakası olmayan bir fitneye saplanmış durumda maalesef. İnsanların göstermiş olduğu bu rağbet sayesinde kendilerine “astrolog” diyen içi boş birçok insan; yatlar, katlar almakta ve buralarda sefa sürmektedirler. Bu insanlara ilgi gösterenler arasında, camiamızın içinde bulunan pek muhterem kardeşlerimizin de bulunması bizleri üzmektedir. Yüce astrologlar günlerini gün edip, paraya para demezken benim gariban Astronomi mezunu kardeşim alanında iş bulamıyor ve ekmek parası için inşaatlarda amelelik bile yapıyor. (Günümüzde bunun örnekleri mevcut.)
Astronomi ile astroloji birbirine yakın isimler olmasına rağmen aralarında hiçbir bağ yoktur. Çünkü astronomi, Rabb’imizin “Oku!” emri gereğince yıldızları, gezegenleri, gökadaları ve diğer bütün gökcisimlerini “bilimsel” olarak inceler. Ancak astroloji, astronominin tam aksine hiçbir bilimsel ve dinsel dayanağı olmayan ve halkın uzaya olan merakından faydalanan bir kısım insanların uydurduğu bir isimdir. Bu boş işle uğraşarak gafl ete düşmüş insanlar astrolojiyi “Yıldızların insanların üzerindeki etkisini inceleyen (sözde) bilim dalı” diye tanımlarlar. Balık baştan kokar misali, astrolojinin bilimle alakası olmadığı, kendilerinin yaptıkları bu tanımdan bile açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Çünkü astronomi bilgilerimizden biliyoruz ki Güneş bizleri diğer yıldızların etkilerinden korumaktadır. Güneş’in bu koruma alanı, Güneş Sistemi’ni içine alacak biçimde yaklaşık 30 milyar kilometre çaplı bir küre şeklindedir. Bu kürenin sınırlarına “heliopause” adı verilmekte ve yıldızlardan gelen rüzgar ve partiküller ile Güneş’ten gelen rüzgar ve partiküller birbirlerini burada eşitlemektedirler. Yani kısacası yıldızların insanlar üzerinde fiziksel bir etkisi yoktur.
Astrolojinin bir bilim dalı olmadığının bir diğer kanıtı ise burçlardaki tutarsızlıklardır. Güneş hangi tarihlerde hangi takımyıldızın önünde ise o tarihlerde doğan insanlar o takımyıldızın adını alan burçtan oluyor. Ancak gelin görün ki 12 burcun arasında karşılığı bir takımyıldıza bile karşılık gelmeyen burçlar bulunmaktadır. Bu da astrolojinin uydurma bir şey olduğunu gösteren önemli delillerdendir. Diğer bir husus ise Güneş, Samanyolu’nun merkezi etrafında sürekli hareket etmektedir. Bu yüzden belirlenen tarihlerde Güneş’in önünde bulunduğu takımyıldızlar sürekli kaymaktadır. Doğal olarak burçların karşılık geldiği tarihlerin de değişmesi gerekir. Ancak tarihlerde herhangi bir değişiklik yapılmaması bir tutarsızlığı daha gözler önüne sermektedir.
Astroloji bilim dünyasında kendine yer bulamadığı gibi bizim için daha mühim olan yüce dinimiz İslâm’ın da dışında kalmıştır. Geçmişte yaşamış âlimler böyle bir şeyi ne kabul etmiş ne de uygun görmüştür. İbrahim Canan’ın, Kütüb-ü Sitte’deki bir hadisin şerhinde burçlar hakkındaki şu sözleri söylediklerimizi destekler niteliktedir: “Bilindiği üzere günümüzde bile, yıldız falı adı altında, hâdisat üzerinde yıldızların ve burçlar denen yıldız kümelerinin tesirleri hususlarında pek bâtıl sözler mevcuttur. İslâm, yıldızlarla ilgili başkaca bâtıl inançlara hâtime çekmiştir. Günümüzde bile , hâlâ yıldızın tesirine inanan, yıldız falıyla vakit geçiren Müslümanların varlığı, üzüntü ile karşılanacak bir durumdur.”
Yazımızı, Peygamber Efendimiz’ in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- konumuzla ilgili olan bir Hadis-i Şerif’i ile nihayete erdirelim. “Allah bu yıldızları üç şey için yaratmıştır: Onları; semânın zineti kıldı, (semâya yükselip haber toplayan) şeytanlara atılacak taşlar kıldı, kendileriyle istikâmet tayin edilen alâmetler kıldı. Kim yıldızlar hakkında başka yorumlar yapmaya kalkarsa hata eder ve nasibini zayi eder, kendisini ilgilendirmeyen ve bilgisi olmayan hatta bilmekte peygamberler ve meleklerin bile acze düştükleri bir hususta kendini külfete sokar.”
İslamda lanet okumak yoktur. Velevki bu işle(astroloji) uğraşan kişiler delalete düşmüş müslümanlar olsa bile. Çünkü lanet okumak kişiyi Allah’ın rahmetinden müstağni olmasını dilemektir. O kişi üzerinden rahmet kalkmasına vesile olmaktır. Zira Peygamber Efendimiz(s.a.v) bile velevki en çok laneti hakeden kişi(ebu cehil) için bile lanet okumamışken, bizim böyle bir lüksümüz -hakikatı görenler olarak- hiç yoktur. Belki şöyle denilebilir. Cenâb-ı Hakk daireyi imkan dışına çıkan ve kendi işine karışılıp şirke sürüklenmek adına birtakım bilimsel merakın peşinde hercümerc olmuş ve karanlığa saplanmış kişileri sevmez. Asla ve kat’a lanet bir Müslümanın ağzına yakışmaz. Alternatif başlık : ASTROLOJİ İSLAMIN BİR PRENSİBİ DEĞİLDİR