Bunca İlim Ne İçin?
Cenab-ı Hakk, Bakara Sûresi’nin 31. ayetinde “Allah, Adem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti.” buyurarak, ilimle tanışıklığımızın, ilk insan Hz. Adem’le başladığını bizlere bildiriyor. İlk insandan bu yana geçen binlerce yıl boyunca, milyarlarca insan az veya çok ilimle haşır neşir olmuş, kimisi ilmini Allah’a yakınlaşmak için kullanmış, kimisi de O’nun ilmini yine O’na isyan etme yolunda harcama acziyeti içerisinde bir ömür sürmüş. İlmin tavan yaptığı fakat ahlâkın tabanlarda süründüğü “bilgi çağında” bizler de çeşitli ilimlerle meşgul oluyoruz. Peki biz ilmi ne için kullanıyoruz? Bu sorunun cevabını arayacağız.
İslâm=İlim
Kur’an-ı Kerim’de bilmek mânâsına gelen “ilm” kökünden 780 kelime, yazmak mânâsına gelen “kitap” kökünden 320 kelime yer almaktadır. Kur’an’da bu kadar çok tekrar edilen kelime sayısı çok azdır. Bunun yanı sıra Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-e vahyolunan Kur’an’ın ilk ayetinin “Oku!” olması ve Cenab-ı Hakk’ın ilimden başka bir şeyi arttırması için Peygamberimiz’e emirde bulunmaması, Allah’ın ilme verdiği değerin en önemli delillerindendir. Yine aynı şekilde Kur’an’ın 68. sûresine “Kalem” adı verilerek ve kalemin üzerine yemin edilerek ilme verilen şerefe dikkat çekilmiştir. Râd Sûresi’nin 37. ayetinde Cenab-ı Hakk “…Eğer Sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından Sen’in ne bir dostun ne de bir koruyucun vardır.” Kur’an’ı ilim kelimesiyle vasfetmiştir.
Allah-u Teâlâ, bizlere bir çok kez “düşünmez misiniz, akletmez misiniz” şeklinde sorular yönelterek, aklımızı kullanmamızı ve ilim sahibi olmamızı istiyor. Amellerin niyetlere göre değer bulduğu bir dine mensup olarak hangi amaçla ilim talep ettiğimize dikkat etmeli, niyetimizi tekrar tekrar gözden geçirmeliyiz.
İlim, İki Uçlu Bıçak Gibi
İlim, insanı cennetin en üst makamlarına yükseltebileceği gibi, aynı zamanda cehennemin dibini boylatabilecek bir güce de sahiptir. Bir Allah dostunun tabiriyle ilim, “ iki uçlu bir bıçak gibidir”. Nitekim Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- “ Alimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir.” buyurmuştur, Fakat ilim ile ilgili “İlmi, âlimlere karşı böbürlenmek, cühelâ ile münakaşa etmek veya makam-mevki elde etmek için öğrenmeyin. Kim bunu yaparsa ona ateş gerekir, ateş!” buyurarak da, ilmin kişiye faydalı olabileceği gibi zararının da dokunabileceğini bizlere hatırlatır.
Ne yazık ki günümüzde bir çok insan yüksek mevkilere erişebilmek için ilim tahsil etmekte ve kendisi için hazırlanmış korkunç bir sona doğru gitmektedir.
İlim, Allah’a Ulaştırmalı
Tahsil ettiğimiz ilim bizleri hayrete düşürmüyorsa, Allah’ı hatırlatıp düşündürmüyorsa, kısacası O’na ulaştırmıyorsa, hakiki işlevini yerine getirmiyor demektir. Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- böyle ilimden Allah’a sığınmış ve hayretini arttırması için Allah’a niyazda bulunmuştur. Bizler de bir nefis muhasebesi yapmalı ve hangi niyetle ilim peşinde koştuğumuzun bir an önce farkına varmalıyız. Niyetimizi sağlamlaştırdıktan sonra ilim öğrenmeye başlamalıyız. Aksi takdirde ayet ve hadislerde buyrulduğu gibi hayırlı bir akıbetimiz olmaz.
İmam Gazâlî Hazretleri, ilim öğrenmeyi zaman ve gayret isrâfı hâline getirmekten sakındıran nasîhatlerinde şöyle buyurur:
“Okuyup mütâlaa ettiğin ilimler, kalbini feyizlendirip ahlâkını güzelleştirici mâhiyette olmalıdır. Meselâ, ömrünün sonuna bir hafta kaldığını öğrensen, bu kısacık zamanda mutlaka sana fayalı olacak bir ilimle uğraşırsın. Hemen kalbini yoklar, dünyevî ihtiras ve menfaatlerle alâkanı keser, güzel huylarla bezenmeye çalışırsın. Hâlbuki insanın kavuştuğu her gün ve gecede ölmesi mümkün ve muhtemeldir. Buna göre, seçip meşgul olduğun ilimler, seni azamet-i ilâhiyye karşısında duygulandırıp mâneviyâtını düzeltecek ilimlerden olmalıdır.”
Allah’ın bizlere de, Hâlık’ın nazarıyla mahlûkata bakmamızı sağlayacak ilim vermesi niyazıyla yazımızı Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’in sözleriyle nihayete erdiriyoruz: “İlim, çile işidir. İlmin hakîkati, yaşanmasıyla ortaya çıkar. Yaşanmayan ilim, âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere “kitap yüklü merkep misâli” mânâsız bir hamallıktır. İlim, kişiyi Hakk’a, hakikate, takvâya, sâlih amellere sevk ediyorsa ilimdir. Yoksa Şeytan’da da ilim vardı, Kârun da ilim sahibiydi. Fakat ilim, onların benliğini palazlandırarak onları dehşetli bir kibir ve gurura sürüklemişti. Onlar da bu nefsânî hazza râm olarak nefislerine aşırı bir îtimat duymuşlardı. Bu bakımdan ilim, lâyıkıyla hazmedilip amele dönüşmezse, ahlâka yansımazsa, şahsiyetin bir parçası hâline gelip irfâna yücelmezse, kulu “hiçlik”, tevâzû ve mahviyet iklîmine sevk etmezse, o ilmi tahsil adına verilen bütün emekler, israf olmuş demektir.”
Allah sizlerden razı olsun . Gözünüz keskin olsun .
Amin. Desteğiniz için müteşekkiriz…
Sitenizde,Kepler yasalarını tartışmak mümkün mü? Kanaatimce bu yasalar faraziyeden ibaret,hiç bir ispat yok.Yörüngeler elips değildir.Alanlar kanunu yoktur.Periyot kanunu ilelebet geçerli değildir.Bence ve yaptığım hesaplarla,gezegenin güneşi dolanma hızı Vp=ilelebet sabittir.Yörünge sarmaldır,periyot kanunu r*Vp^2=y gibi bir değişkendir.1311 yılında Şirazlı Kutbettin yörüngelerin cycloid olduğunu anlatmış,ben de Newton kanunlarıyla bu cycloidin cardioidal olduğunu buldum.Bu konuda tartışmanın astronomiye katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Türk insanını avrupalı inatçı astronomlardan korumak gerekir.Mesela 1846 da Johan Galle Neptünü keşfetti diye eğitiliyoruz.Gene mesela 1930 da Clyde Tombough “ben de Plutonu buldum” diyor ve hepimiz bu ifadelere körü körüne inanıyoruz.Bunlar avrupalının bizi hegemonyasına alma uğraşılarıdır.O inatçı yabancıların reklam israrı ile çocuklarımızın beyni yıkanmaktadır.Oysa 1399 yılında,Türkmenistanın Devak kasabasından Abdülaziz oğlu marangoz Mustafanın Bursa Yıldırım Beyazit ulu camiinin minberinde Neptünü de,Plutono da nakşettiğinden bir çok çocuğumuzun haberi bile yoktur.Yalancılıkta israr eden bu frenk bilgelerini eğitimimizden silmek gerekmektedir.Kepleri de silmek gerekiyor.Onun yasaları sakat.Tabii frenkin teknolojide şark bilgelerini geçtiği inkar edilemez.Biraz reklam ve dayanışma ile bizim bilgelerimizin de boş olmadığı ortaya çıkacak.
Ayet-i Kerime’ler her ne kadar önemliyse , bizler tarafından daha iyi anlaşılması için de Hadis-i Şerif’ler de önemlidir. Zira 1 milyondan fazla Ehâdis-i Şerîf mevcut. Het nasıl ki Ayet-i Kerime için sure ve ayet ismi zikrediliyorsa aynı hassasiyetin Hadis-i Şeriflere de verilmesini temenni ediyorum. Zira hem daha tatminkâr bir tezvihe yol açmakla birlikte orjinal Arapça metinleri ile servis edilirse ekstra memnuniyet ifade edecektir. Çalışmalarınız çok güzel. Gayret bizden; muvaffakiyet Cenab-ı Allah’tandır.
Peygamber efendimizin (SAV) de dediği gibi :”İlim Çin’de de olsa alın” hadisi, ilmin insanlık için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Nitekim Kur’an-ı Kerim de sadece müslümanları değil tüm insanları ilme ve bilime yöneltmekte devamında ise bu muazzam ve muhteşem kainat ve evren tablosunu keşfedip, Kendisini tanımaya davet etmektedir.
Mülk Suresi 3.Ayet
Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?