Şu an okuduğunuz yazı
İlâhi Kalkan: Atmosfer

İlâhi Kalkan: Atmosfer

Karanlık bir gecede gözlerimizi semâya kaldırdığımızda, gökyüzünün ziynetleri olan yıldızların huzur verici manzarasını müşâhade ederiz. Huzur verir, çünkü sakin görünür ve insanların da sekînete ermesine vesile olur. Ancak gördüğümüz manzaranın perde arkasında akıl almaz ilâhi bir düzenin var olduğunu hatırımızdan çıkarmamamız gerekir. Mesela bir saati düşünelim. Saatin ön yüzünde akrep ve yelkovanın rakamlar arasındaki basit hareketlerini görürüz. Ancak saatin arka yüzüne baktığımızda karışık bir yapıyla karşılaşırız. Yelkovan ve akrebin basit hareketini gerçekleştirmesi için onlarca irili ufaklı parçanın ve çarkın nasıl birbiriyle uyum içinde çalıştığını görürüz. Geceleyin gördüğümüz sakin gökyüzünün arkasında da nice düzenler vardır. Kâinatı bu düzenlerle birlikte düşündüğümüzde, sakin görünen gökyüzünün hiç de öyle olmadığını anlarız.

Kâinat denizinde yüzen Arz’ın üzerinde günlük yaşantımıza devam ederken, her gün nice felâketten korunduğumuzun farkında mıyız? Arz’ın uzayda her an karşılaşabileceği felaketleri bilsek, hayatımızın nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunun da farkına varırız. En yakınımızdan örnek verecek olursak Dünya, Güneş’in etrafındaki yörüngesinde saniyede 30 km, yani saatte 108.000 km gibi müthiş bir hızla hareket etmektedir. Ortalama bir merminin bile namludan çıkış hızı saniyede 1 km iken, Dünya’nın bu muazzam hızla hareketi esnasında hiçbir kazanın gerçekleşmemesi ve bizlerin bu sürati hissetmemesi kâinatın Hâlık’ının bizlere büyük bir lütfu değil de nedir? “O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” (Rahmân, 13)

sun-and-earth-537x357

Dünya’mız, Allah’ın kâinatta kendisine belirlediği menzilde müthiş bir hızla akıp giderken, kendi hâlinde seyreden irili ufaklı binlerce meteorun bombardımanına mâruz kalır her an. Ancak bu bombardımana karşı bizi koruması için Cenâb-ı Hakk atmosfer kalkanını yaratmıştır. Rabbimiz Enbiya Sûresi’nin 32. ayetinde “Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah’ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler.”  buyurarak bu gerçeği bizlere hatırlatmaktadır.

Dünya’ya isabet eden meteorlar atmosfere girince sürtünmeden dolayı yanar ve küle döner. Bu olay halk arasında yanlış bir şekilde “yıldız kayması” olarak da adlandırılmaktadır.  Bu şekilde her gün tonlarca meteor maddesi Dünya atmosferinde kül olur. İnsanoğlu ise her gün tüm bu olup bitenlerden habersiz bir şekilde hayatına devam eder. Allah-u Teâlâ bu nimetini hatırlayıp ibret alalım diye Ay’ı gözümüzün önüne koymuştur. Çünkü Ay’ın, Dünya’nınki gibi bir atmosferi olmadığı için maruz kaldığı meteor bombardımanına karşı onu koruyacak bir kalkanı da yoktur. Bu yüzden Ay’a isabet eden meteorlar direk yüzeye ulaşır ve Ay’da büyük kraterler yani çukurlar açar. Ancak çoğu insan Ay’ın bu ibretlik görüntüsü karşısında gafil kalır.

unnamed

Atmosferimiz her ne kadar birçok meteordan bizleri korusa da bazı meteorlar çok büyük olduğundan bu kalkanı geçmeyi başarır. Atmosferi geçmeyi başaran büyük meteorlar havada parçalara ayrılır ve şok dalgası oluşturur. Parçalardan bir kısmı ise yere kadar ulaşır. Meteorun büyüklüğü arttıkça oluşturacağı etki de artar. 15 Şubat 2013’te Rusya’ya düşen meteor bunun en yakın örneğidir. 7000 ton ağırlığında ve 55 metre çapındaki bu büyük meteor gökyüzünde saatte 64.000 km hıza ulaştı ve 30 nükleer bomba enerjisiyle yere çarptı. Meteor, kırsal bir kesime düşse de havada parçalanırken oluşturduğu şok dalgası binaların camlarını kırarak 1500’den fazla insanın yaralanmasına neden oldu.

Rusya'ya düşen meteorun görüntüsü.
Rusya’ya düşen meteorun görüntüsü.

Bu olaydan çok daha büyüğü ise Lût kavminin başına gelmiştir. Lût’un (a.s.) kavmi livata pisliğine bulaşmıştı. “Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.” (Şuarâ, 160) Azgınlıklarında ısrar eden Lût kavmi helâke dûçar oldu. “(Melekler Lût’a:) “Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler. Derken güneşin doğuşu sırasında o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi. Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır. O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır.” (Hicr, 72-77) Ayette geçen “balçıktan pişirilmiş taş” ifadesi atmosferde yanarak müthiş sıcaklıklara ulaşan meteorları hatırlatmaktadır. “Korkunç ses” ifadesi ise meteorun havada parçalanmasıyla oluşturduğu şok dalgasını anımsatır. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Geçmişte yaşayıp helâk olan kavimlere azab çoğu zaman gökten gelmiştir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de gökte bir bulut veya bir rüzgâr belirdiğinde endişelenirmiş. “Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), ufuktan bir bulut çıktığını gördüğü zaman namazda bile olsa, içinde bulunduğu şeyi bırakır, ona karşı döner ve şöyle dua eder: Allahım, bununla gönderilenin şerrinden Sana sığınırız. Allahım, bol bol faydalı (yağmur ver).” (İbn Mâce, Dua 21.)

Velhâsıl “Yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 27) Cenab-ı Hakk’ın bildiğimiz veya bilemediğimiz sonsuz nimet ve lütufları karşısında acziyetimizin farkına vararak istiğfar edip Allah’a hamdetmeli, göklerden gelebilecek azaplardan bizleri muhafaza buyurması için de daima dua ve niyazda bulunmalıyız.

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Beğenmedim
1
Çok İyi
3
Eh İşte
0
Güzel
2
Muhteşem
10
Yorumları Görüntüle (2)

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.


© 2020 Takiyüddin Astronomi Topluluğu, Her Hakkı Mahfuzdur.

Başa Dön