Gizemli Tunguska Olayı
Sizce yukarıdaki fotoğrafta görülen ağaçlara ne oldu? Bir göktaşı ağaçları böyle yere serebilir mi? Dünya tarihinin en güçlü doğal patlamalarından biri 30 Haziran 1908’de, bir göktaşı Rusya’nın Sibirya bölgesinde bulunan Tunguska Nehri üzerinde patladığı zaman meydana geldi. Hiroşima’ya atılan atom bombasından tahminen 1000 kat daha büyük bir güçle patlayan Tunguska olayı, 40 kilometreden uzaktaki ağaçları bile devirip, devasa bir depremle yeri sarsmıştı. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre olay 1000 km uzaktan bile şiddetli bir şekilde duyuldu. Olay tarihinde bölgede bulunan çoban ve göçebeler, 30 Haziran 1908 günü patlamadan hemen önce gökten parlak bir cismin düştüğünü söylemişlerdi. Yukarıdaki görüntü, Rusların olaydan neredeyse 20 yıl sonra Tunguska bölgesine yaptığı ve ekibin kürdan gibi yerde yatan ağaçlarla karşılaştığı keşif gezisi sırasında çekilmiştir. Göktaşının büyüklüğü ile ilgili çap tahminleri, 60 metre ile 1000 metre arasında değişiyor.
Ancak her ne kadar bu işin müsebbibinin bir göktaşı olduğu düşünülse de ortada herhangi bir kraterin bulunamaması kafaları kurcalıyor. Kesinliği henüz doğrulanmamış olsa da güncel kanıtlar, yakınlarda yer alan Cheko Gölü’nün çarpmanın etkisiyle meydana gelmiş olabileceğine işaret ediyor.
Danimarkalı bir araştırma grubu ise geçtiğimiz yıllarda Tunguska’daki patlamaya Dünya yakınlarından geçen bir kuyrukyıldızdan kopan büyük bir parçanın yol açmış olabileceğini açıkladı. Kopenhag’daki Ulusal Müze ve Danimarka Yerbilim Araştırmaları Kurumu’nun Karbon-14 Ölçüm Laboratuvarı’ndan Kaare Lund Rasmussen ve ekibi, bu sonuca bölgeden aldıkları bir yüzyıl yaşındaki turba örneklerini inceleyerek varmışlar. Turba, çürüyen bitkilerden oluşan bir tür yer kömürü. Araştırmacılara göre “Tunguska Olayı” 1-10 milyon ton ağırlığında bir buz kütlesinin orman üzerinde patlamasıyla meydana gelmiş. Rasmussen, buz kütlesinin, her 3,3 yılda bir Dünya’nın yanından geçen Encke Kuyrukluyıldızı’ndan koptuğu görüşünde. Patlamanın yol açtığı şok dalgası, merkez bölgesinin yarıçapı dışındaki 20 km genişliğinde bir çember içindeki tüm ağaçları devirirken, merkezdeki ağaçlar ayakta kalmış, ancak tüm yaprakları dökülmüştü. Ancak Rasmussen, bir meteorit patlamasının yol açması gereken kraterin ne bölgede yapılan araştırmalarda, ne de uydu görüntülerinde saptanabildiğine işaret ediyor. Danimarkalı araştırmacı, “patlayan cismin, yüzde 99,5’i donmuş su ve metandan oluşan bir buz parçası olduğunu düşünüyorum” diyor.
Tunguska’daki kadar büyük bir göktaşı bir şehri yerle bir edebilecek olsa da, büyük şehirler Dünya yüzeyinin o kadar küçük bir bölümünü kaplıyor ki, bunlardan biri üzerine doğrudan bir çarpma olması olasılığı oldukça düşüktür. Daha büyük bir olasılık, bir şehrin yakınında suya çarpmanın yaratacağı tehlikeli bir dev dalga olacaktır. Çağdaş gökbilimin ilgi merkezlerinden biri de, böylesine büyük bir yok etme gücüne sahip olabilecek güneş sistemi nesnelerini Dünya’ya çarpmadan çok önce bulmaktır. Bu tehlikeyi gündemde tutmak adına, Tunguska olayının yıldönümü olan 30 Haziran günü “Asteroid Günü” olarak ilan edildi. Asteroid Günü, neslimizi ve dünyamızı asteroidlerden korumak için küresel bir bilinç hareketi olması bakımından oldukça önemli.
Her gün tonlarca göktaşı maddesinden bizleri koruyan atmosfer kalkanını bizler için Yaratan’a ne kadar şükretsek az…
Tunguska olayının belgeseli: